“Evvel, ahir budur sizlere sözüm
İbreti, hizmette her zaman gözüm
Asıl vücut cami, orda namazım
Her ne arar isen insanda imiş”
Aşık İbreti
Türkiye’nin bir gerçeği olan lakin hep gözardı edilen Aleviler, dışarıdan bakıldığında kenarda sessiz sedasız yekpare duran bir topluluk gibi görülür. Oysa ekonomik açıdan farklılaşmaya fırsat bulamadan kentlere göçle birlikte parçalanmaya başladılar. Hem de giderek aralarında derin bir uçurum oluşturarak…
Aleviler, ülkemizin gerçeğidir. Bu gerçek yadsınamayacak kadar göz önündedir. Yaşadığı sorunlar devlet kurumu tarafından görmezden gelinirken, demokrasi güçleri de duyarsız kalmaktadır. Aslına bakarsanız bu toplumun bugünkü sorunlarına kimse derinlemesine bakmak istemiyor. Sanki bir kıyıda sessiz ve tek parçalı gibi duran Alevi toplumuna da bakınca gerçek bir parçalanma görüyoruz. Alevilerin sosyo-ekonomik fotoğrafı da bunu çok net göstermektedir.
Kentleşmeyle birlikte Alevi toplumunun içinden çıkmış olan büyük sermaye sahibi işadamı ve tüccarlar karşımıza çıkıyor. Bu unsurlar devletin olanaklarından yararlanarak ticari faaliyetleri ile Türkiye’nin üst zengin grubu içinde yer aldı. Bu işadamı ve tüccarlar Aleviliği bir Şerri- İslam senteziyle içi içe bütünleştirmeye çalışıyorlar. Bu yaklaşımları ile toplumun Anadolu Aleviliği’nin batıni özlü inanç ve kültür değerlerinden uzaklaşmasına öncüllük ediyorlar.
Bu çalışmalara, devletin misyonerlik faaliyetli merkezi kültürel sistematiğini de ekleyecek olursak bundan birinci derecede Alevi gençliği zarar görüyor. Alevi gençliği bu olumsuz girişimlerden çok etkileniyor ve kendi Anadolu Alevi inanç ve kültür değerlerinden uzaklaşıyor. Son yıllarda cemevlerine giden gençlerin sayısı her geçen gün azalıyor.
Bunlarla birlikte Aleviler içinden çıkmış bürokratlar, akademisyenler bulunuyor. Ayrıca serbest meslek sahipleri ve büyük-küçük çaplı esnafların varlığını da görüyoruz.
Bir başka toplumsal kesit ise ekonomik olarak büyük zorluklar içinde kıvranan Türkiye’nin en yoksullarını oluşturan ve açlıkla mücadele eden Alevilerin işçileri, köylüleri, işsizleri yer alıyor.
Yani geçmişte, köy koşullarında yaşayan Aleviler, ekonomik olarak kısmen farklılaşmışken, şehirleşme ile birlikte ciddi bir ayrışma yaşıyorlar. İşte bu ekonomik, sosyal ve sınıfsal farklılaşma, Alevileri siyasal, kültürel hatta inançsal olarak çatışmaya itti.
Alevi toplumunun alt katmanında ciddi bir çalkantı var. Bu kesim, bir yandan geleneksel köy Aleviliğine bağlı kalıp inancını koruyor, savunuyor. Öbür yandan da Alevi dernekleri bunların arasına girerek onları siyasallaştırmaya çalışıyor. Bu Alevi dernekleri siyasal Sünniliği eleştirirken, kendileri siyasal Alevicilik yaparak toplumu bölmeye çalışıyor. Alevi ibadethanelerinin hemen hemen hepsi bu derneklerin himayesi altında.
Yaşanan bu iç sorunların yarattığı çatışmalar gün be gün su yüzüne çıkıyor. Bu çatışmalardan geleneksel Aleviliği benimseyenler oldukça rahatsız oluyor. Ne acıdır ki 35 yıldır varlığını devam ettiren Alevi örgütlülüğü bilimin ışığında bu toplumun bir analizini yapmadı. Hatta Aleviliği de bilimsel alanda gündemine almadı.
Bugün Alevi derneklerinde, vakıflarında hatta inanç kurumu olan cemevlerinde, Alevilik adı altında siyaset tartışılır hale geldi. Bu tartışmalar, Alevi toplumunu derinden etkiliyor. Bu durumda da bölünme kaçınılmaz oluyor.
Alevi örgütlenmesine baktığımızda karşımıza üç ana grup çıkıyor:
Birinci küme; ekonomik olarak büyük sermaye sahibi olanlar geleneksel Aleviliği savunuyor gibi görünse de Alevilikle Sünniliği yer yer aynileştirmeye bile gidiyorlar. Bunlar ağırlıklı olarak Cem Vakfı etrafında kümelenmiş durumda.
İkinci küme; Aleviliği bir inanç olarak gören dernekler oluşturuyor. Bunlar Aleviliği İslam dininin bir yorumu olarak algılıyorlar. Ve bu anlayış genellikle açlıkla mücadele eden yoksul Aleviler arasında karşımıza çıkıyor. Bu Aleviler inanç merkezleri olan cemevleri ve dergahlarda bulunuyor. Ne yazık ki cemevlerindeki “Cemevi Dedeleri” de geleneğe uymayan bir erkan ile cem ibadetini gerçekleştiriyor. Bu da büyük bir iç sorun olarak orta yerde duruyor.
Üçüncü küme; Alevi çoğunluğunun benimsediği İslam temelli anlayışa karşı çıkanlardan oluşuyor. Bunlar geçmişte sosyalist sol örgütlenme içinde olan ve bugün Alevi derneklerinin yönetim kadrolarında yeralan kişilerden oluşuyor. Bu kesim Alevi Bektaşi Federasyonu, Alevi Dernekleri Federasyonu ve Avrupa Alevi Birlikleri Konfederasyonu bileşenleri içinde örgütleniyorlar.
“İslam dışı Alevilik”, “Alisiz Alevilik”, “Kürt Alevilik”, “Türk Alevilik” gibi konular bu yapılar içinde örgütlenenler tarafından sıkça gündeme getiriliyor. Bu kesim; Aleviliği, İslam dışı, “kendine özgü bir inanç” daha doğrusu kültür/felsefe olarak göstermeye çalışıyor. Bu çabalar ise toplumun inancından uzaklaşmasına hizmet ediyor.
Aleviler toplumsal yaşamlarına, ekonomik statülerine, siyasal yönelimlerine ve sınıfsal farklılıklarına rağmen, devletten ve siyasi iktidarlardan inançsal hak ve taleplerinin ortak olduğunu görüyoruz.
ALEVİLER DEVLETTEN NE İSTİYOR?
Alevilik yüzyıllardır yediği darbelerden ötürü bir türlü kendine gelemedi. Toplumsal çoğunluğun olumsuz bakışı hala değişmiş değil. AKP hükümet üyeleri cemevlerine ‘cümbüşevi’ yakıştırması yapıyor.
Türkiye nüfusunun önemli bir kesimini teşkil eden ve sayıları 20 milyon civarında olan Aleviler devletten ne istiyor?
Yani Aleviler, Türkiye Cumhuriyeti devletinden AİHM ve Yargıtay kararlarının bir an önce uygulanmasını ve devletin bu kuru inadından vazgeçmesini istiyor.
Kısacası Aleviler; insanca yaşamak için sosyal, hukuksal, dinsel, siyasal ayrımcılık uygulamalarını istemiyor. Gerçek anlamda din, vicdan, inanç ve düşünce özgürlüğüne dayalı laiklik ve eşitlik ilkesine uygun, Alevi varlığının kabul edilmesini istiyor.
GÜNDEM
01 Kasım 2024SPOR
01 Kasım 2024GÜNDEM
01 Kasım 2024SPOR
01 Kasım 2024SPOR
01 Kasım 2024GÜNDEM
01 Kasım 2024GÜNDEM
01 Kasım 2024