Türkiye de operasyon alanı İsrail’in elli yıllık suikast kampanyası
7 Ekim’den bu yana Hamas’ı İsrailli sivillerin ölümünden sorumlu tutarak lider kadrosunu yok etmeyi hedefleyen İsrail’in Hamas lideri İsmail Haniye’yi öldürmesi, rehineler sorununu daha da karmaşık bir hale getirdi. İsrailli yetkililer Haniye dahil kimi Hamas liderlerinin ortadan kaldırılmasındaki engelin Hamas’ın elinde olduğu düşünülen rehineler olduğunu açıklamıştı. Buna rağmen Haniye’nin öldürülmesi İsrail içinde de kimi tartışmalara yol açacak önemli bir gelişme.
Rehineler sorunun daha da çıkmaza girmesine yol Haniye suikastı, İsrail’in yıllardır sürdürdüğü suikast kampanyasının son halkası oldu. Bu kampanya ilk kez bundan yarım yüzyıl önce dönemin Başbakanı Golda Meir tarafından başlatılmıştı. Bu ilk suikast dalgasında hedef Eylül 1972'de Münih'te düzenlenen Olimpiyat oyunlarında İsrailli sporcularla antrenörlerini öldürenleri, baskını planlayıp yönetenleri hedef almıştı.
Operasyonu gerçekleştirecek ajanlar İsrail Savunma Kuvvetleri'nin keşif birimi Sayeret Matkal da dahil olmak üzere özel kuvvetlerden, istihbarat teşkilatları Mossad ile Shin Bet'ten seçilerek Avrupa'ya gönderilmişti. İlk hedef alınan kişi FKÖ lideri Yaser Arafat'ın kuzeni Wael Zwaiter'di. Zwaiter, Münih saldırısından sadece iki ay sonra, Ekim 1972'de Roma'daki apartmanının lobisinde vuruldu. Aralık ayında, FKÖ'nün Paris'teki en üst düzey yetkilisi Mahmud Hamşari, masa telefonunun altına yerleştirilen bir bombanın uzaktan patlatılması sonucu ağır yaralandı. Birkaç hafta sonra da öldü.
Ocak 1973'te, FKÖ'nün en büyük grubu olan El Fetih'in Kıbrıs'taki temsilcisi Hüseyin El Beşir Lefkoşa'da oteldeki yatağının altına yerleştirilen bir bombayla öldürüldü. Ardından, Nisan 1973'te sıra yine Paris'te, Münih saldırısına lojistik destek sağladığından şüphelenilen Beyrutlu hukuk profesörü Basil el Kubeysi'ye geldi. Kubeysi akşam yemeğinden evine dönerken vuruldu. Fransız polisi, kurşunların tam olarak başını, kalbini hedef aldığını, bunun da disiplinli, profesyonel bir suikastın işareti olduğunu belirtti.
Aynı ay, İsrailli komandolar Beyrut sahilinde Gençlik Baharı Operasyonu adı verilen bir amfibi çıkarma gerçekleştirdi. Halihazırda şehirde konuşlanmış olan gizli Mossad ajanlarıyla birlikte komandolar, Filistin Halk Kurtuluş Cephesi'nin karargahına yönelik tam cephe saldırısında paraşütçülere katıldı, üç üst düzey Filistinli komutanı öldürdü.
İsrail Atina, Roma, Paris ile Varşova'da da suikast eylemleri gerçekleştirildi. Suikast kampanyasında son ölenler, Olimpiyat Köyü saldırısından 16 yıl sonra, Şubat 1988'de Kıbrıs'ın Limasol kentinde bombalı bir araçla havaya uçurulan Abu Al Hassan Qasim ile Hamdi Adwan oldu.
7 Ekim sonrası yeniden başlayan suikast kampanyasında hedefler, İsrail’in gizli bir yapı olan terörle mücadele polis timi YAMAM gibi birimler tarafından gerçekleştirildi. Bu timin "Düşmanlarımı takip ettim, onları geçtim; yok edilene kadar geri dönmedim" sloganı Mezmur 18'den alınma.
TÜRKİYE’DE DE OLABİLİR
İsrail için suikastleri gerçekleştirecek ülkeler çok çeşitli. İsrail'in eski Birleşmiş Milletler elçisi Danny Danon, hedef aldığı kişiler için "İsrail, nerede olurlarsa olsunlar, hepsini avlayacak. Bunu biliyorlar. Beyrut'ta, Katar'da, Türkiye'de, Avrupa'da saklanamayacaklarını biliyorlar" demişti.
İsrail’in suikast kampanyası her zaman istediği gibi sonuçlanmıyor. Hedef açısından başarısız olan Lillehammer Olayı bunun en çarpıcı örneği. Temmuz 1973'te, adını Oslo'nun 110 mil kuzeyindeki Norveç kayak merkezinden alan, Mossad ajanlarının Faslı bir garsonu hamile eşiyle birlikte evinin yakınında yürürken vurarak öldürdüğü bir eylemdi bu. Ajanlar garsonu El Fetih'in komando birliği Force 17'nin başı, Kara Eylül örgütünün operasyon şefi Ali Hassan Salameh ile karıştırmışlardı. Norveç polisi olaydan sonra yarım düzine Mossad ajanını tutuklamış ama ekibin lideri Michael Harari İsrail'e kaçmayı başarmıştı.
KAMPANYA SÜRÜYOR
MOSSAD Başkanı 7 Ekim’den sonra başlatılan suşkast eylemleri için "Tıpkı Münih katliamından sonra olduğu gibi zaman alacak. Ama nerede olurlarsa olsunlar ellerimizi üzerlerine koyacağız. Her Arap anne bilmelidir ki, eğer oğlu 7 Ekim katliamına doğrudan ya da dolaylı olarak katılmışsa, kanı kendi başına bulaşacaktır" demişti.
Bu sözler sadece duygusal ton taşıdığı için değil içeriği açısından da son derece tehlikeli. Bu sadece Lübnan gibi yakın ülkelerde değil, Türkiye veya Katar'da, hatta Rusların, İranlıların öldürüldüğü Avrupa Birliği içinde de Filistinli fügürlerin öldürüleceği anlamına geliyor.
İsrail’i durduracak bir güç olmadığı sürece çok sayıda suikast haberi duyacağız.